Reklam
Halil Çini

Halil Çini

h.cini@mynet.com

‘ONLARA ÖLÜLER DEMEYİN!’

10 Eylül 2015 - 08:29


İlk Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde uyudukları sırada iki polisimizin şehit edilmeleri ile başladı her şey. Sonrası malumunuz.



 



Yine Urfa merkez, Diyarbakır, Mardin, Bursa, Hakkâri, İstanbul, Adıyaman, İzmir ve daha birçok il ve ilçelerde yaşananlar.



 



En son Dağlıca’da 15 Mehmetçik ve akabinde de Iğdır’da 16 Polisimiz olmak üzere toplam 31 şehidimiz.



 



Allah mekânlarını cennet eylesin. Ülke olarak gerçekten çok kötü durumdayız. Urfa’nın şahsen her evinde, her iş yerinde, her adımında taziye var. Acı var. Keder var.



 



Tek tesellimiz kahpe saldırılar sonucu evlerinden, ailelerinden, sevdiklerinden uzak olup vatan uğruna, Allah yolunda ŞEHADET mertebelerine ulaşmaları.



 



Bakara 154’ncü ayette’te, ‘Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Bilakis onlar diridirler. Fakat siz hissedemezsiniz, denilmekte.



 



Evet, onlar bizimi şehitlerimiz.



 



Cenab-ı Allah tüm şehitlerimiz için şu müjdeleri göndermiştir.



 



Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin.



 



Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Bilakis onlar diridirler, fakat siz hissedemezsiniz. (Bakara 154)      Bu ayet-i kerime, şehitlere “ölü” dememizi yasaklamakta ve onların ölü olmadıklarını beyan buyurmaktadır. Begavi, Hazin ve Ruhu’l Beyan tefsirlerinin beyanına göre, bu ayet-i kerime Bedir şehitleri hakkında nazil olmuştur ki, onlar on dört kişi idi.



 



İnsanlar, Allah-u Teâlâ’nın yolunda öldürülenler için: “Filanca öldü, dünyanın lezzeti ve nimeti ondan geçti.” derlerdi. Bunun üzerine Cenab-ı Hak bu ayet-i celileyi indirerek, onların hakiki manada diri olduklarını ve ölü olmadıklarını açıkladı.



 



Şehitlerin ölü olmayıp diri olduğu hakikati Al-i İmran suresinde de şöyle beyan buyrulmaktadır: “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler zannetmeyin! Bilakis onlar diridirler; Rab’leri katında rızıklanırlar. Allah’ın fazlından verdiği nimetlerle mutludurlar. Ayrıca, henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiç bir korku ve keder bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar. Onlar, Allah’tan gelen bir nimet ve keremin müjdesi ile sevinirler. Muhakkak ki Allah-u Teâlâ müminlerin ecrini zayi etmez.” (Al-i İmran 169-171) Ancak bu diriliğin mahiyeti hususunda âlimler ihtilaf etmişlerdir. Âlimlerin ekserisi, “Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Bilakis onlar diridirler, fakat siz hissedemezsiniz.” ayetini delil getirerek şöyle demişlerdir: “Şehitler hem ruh hem de cesetle diridir, ancak biz bunun mahiyetini bilemeyiz.”



 



Şehitlik hakkındaki şu hadis-i şerifler de şehitliğin ne yüce bir makam olduğunu haber vermektedir:



 



Enes bin Mâlik (r.a.) rivayet etti. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez; sadece şehid müstesna! Şehid, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister.” (Müslim: 1877)



 



Hz. Muaz (r.a. ) rivayet etmiştir. Nebiyy-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Müslümanlardan bir şahıs, deve sağılacak kadar bir süre Allah yolunda cihad ederse cennet onun hakkı olur. Allah yolunda yaralanan veya bir sıkıntıya düşen kimse, kıyamet gününde yaralandığı gün gibi, kanlar içinde Allah’ın huzuruna gelir. Kanının rengi zağferân gibi kıpkırmızı; kokusu ise misk kokusu gibidir.” (Ebû Davud, Cihad 40 )



 



Ebu Hureyre (r.a.) rivayet etti. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Muhammed’in nefsini kudret elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra tekrar savaşıp öldürülmeyi, sonra tekrar savaşıp öldürülmeyi ne kadar isterdim.” (Buhari-Müslim)



 



Hz. Mikdam (r.a.) rivayet etti. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Şehide, dökülen ilk kanı esnasında altı haslet verilir: Günahları bağışlanır, cennetteki makamını görür, cennet hurisiyle evlendirilir, ahiretin büyük korkusuna karşı teminat verilir, kabir azabından emin kılınır, iman elbisesi ile ziynetlendirilir.” (Buhari)



 



Sehl İbni Sa’d (r.a.) rivayet etti. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İki dua reddolunmaz veya pek nadir reddolunur. Bunlar: Ezan okunurken yapılan dua ile savaş anında düşmanla boğaz boğaza gelindiği sırada yapılan duadır.” (Ebû Davud, Cihad 39)



 



Ebu Hureyre (r.a.) rivayet etti. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizden biriniz karıncanın ısırmasından ne kadar acı duyarsa, şehit olan kimse de ölümden ancak o kadar acı duyar.” (Tirmizi, Fezâilü’l-Cihad; Nesei, Cihad 35; İbni Mâce, Cihad 16)



 



Hz. Berâ (r.a.) şöyle dedi: “Tepeden tırnağa silahlı bir adam (s.a.v.)’e geldi ve: “Ya Resulallah! Sizinle birlikte önce savaşa mı katılayım, yoksa Müslüman mı olayım? ” dedi. Resul-i Ekrem: “Önce Müslüman ol, sonra savaş!” buyurdu. Bunun üzerine adam Müslüman oldu, sonra savaştı ve neticede şehit oldu. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Az çalıştı, çok kazandı.” (Buhari, Cihad 13; Müslim, İmâre 144)



 



Ebu Hureyre (r.a.) rivayet etti. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah yolunda yaralanan bir kimse, kıyamet gününde yarasından kan akarak Allah’ın huzuruna gelir. Rengi, kan rengi; kokusu ise misk kokusudur.” (Buhari, Cihad 10)



 



Hz. Selman (r.a.) rivayet etti. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir gün ve bir gece hudut nöbeti tutmak; gündüzü oruçlu, gecesi ibadetli geçirilen bir aydan daha hayırlıdır. Şayet kişi bu nöbet esnasında vazife başında iken ölürse, yapmakta olduğu işin ecri ve sevabı kıyamete kadar devam eder, şehid olarak rızkı da devam eder ve kabirdeki sorgu meleklerinden güven içinde olur.” (Müslim, İmâre 163)



 



Cenab-ı Hak, naklettiğimiz bu hadis-i şeriflerin hürmetine cümlemize şehitlik makamını ihsan etsin. Şehitliği bizlere sevdirsin, O’nun dini uğrunda canını feda eden bahtiyarlar zümresine bizleri de dâhil eylesin! (AMİN)



 



 



 



Allaha emanet olmanız dileği ile… 


Bu yazı 471 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum