Cumhurbaşkanı dertli!
Başbakan ondan da dertli!
Bakanlar hepten dertli!
Milletvekilleri, Müsteşarlar, Genel Müdürler, Valiler, Kaymakamlar, Belediye Başkanları, Emniyet Müdürleri, Rektörler, Sağlık Müdürleri, kurum amirleri, Milli eğitim müdürleri, sanayiciler, iş adamları, küçük ve büyük ölçekli esnaflar, STK temsilcileri, dernek ve oda başkanları, muhtarlar, memurlar, işçiler, hemşireler, hamallar, bakkallar, simitçiler, öğretmenler, örenciler, müftüler, imamlar, müezzinler, öğretim görevlileri, polisler, askerler, hâkimler, savcılar, gardiyanlar, bekçiler, siyasiler, ülkemizin Kuzeyi Güneyi, Batısı Doğusu ve daha kimler? Kimler?
Her kesimde çalışanın kendisine özel bir derdi var!
Ne yazık ki, ülkemizde mutlu olan yok!
Peki, herkesin mutsuz ve umutsuzluk ile birlikte dertli olan bizlerin hali ne olacak?
Şimdi her birimizi karşımıza alıp, kişiye özel ‘derdin nedir?’ diye sorduğumuzda ise alacağımız en fazla ortak cevap, ‘geçinemiyoruz! Elimize geçen para az!’ diyeceklerdir. Hâlbuki şükrü ve hamdı bilsek inanın daha mutlu olmaz mıyız?
Adam iki çocuğu ile aylık eline 5 bin liranın üzerinde geçiyor ama bakıyorsunuz ki ağlayıp duruyor! Öte taraftan 5 çocuklu, gecekonduda yaşam süren bir garibanın ise eline aylık 850 lira geçiyor, ama mutlu!
Bende sorun aslında nefsimiz ile ilgili…
Nefsimizi terbiye edip, elimize geçen ile kanaat edip şükrümüzü, hamdımızı birçok defa dile getirsek inanın daha mutlu oluruz…
Nefsimizi terbiye edebilmek adına sizlerle ders niteliğinde kıssadan bir dersi köşemde vermek istiyorum. Temennim, düşünme yetimizi kaybetmeden kıssadan ders alabilmemiz umudu ile…
Hikâye şöyle;
Allah’ın aslanı Hz. Ali(r.a) bir savaş esnasında düşmanıyla epeyce vuruşarak sonunda onu yıkıp öldürmek üzereyken, o düşman askeri Hz. Ali’nin mübarek yüzüne tükürdü.
Bunu üzerine Hz. Ali(r.a) düşmanını bırakarak ayağa kalktı: “Yürü git, seni öldürmekten vazgeçtim, serbestsin.” dedi. Savaşçı bu duruma şaştı: “Beni alt edip öldürmek üzereyken neden vazgeçtin. Seni ne vazgeçirdi?” diye sordu. Hz. Ali(r.a) cevap verip şöyle dedi: “Ben seninle Allah yolunda ve sırf Allahın hoşnutluğunu kazanmak için savaşıyordum ve onun için seni öldürecektim. Sen yüzüme tükürünce öfkelendim, sana kızdım. Eğer o an seni öldürseydim, sana olan kızgınlığımdan dolayı bunu yapmış olacaktım. Yani seni Allah rızası için değil de kendi nefsim için öldürmüş olacaktım. İşte bu düşünceyle seni serbest bıraktım.” dedi. Bunu duyan adam, bu büyük asalet ve ince anlayış karşısında iman ederek Müslümanların safına katıldı…
Bu zamanda böyle bir davranışı sergilemek zor mu? Zor fakat bir o kadarda sevabı büyük, her zorluğun bir güzelliği vardır…
Nefsimizi terbiye edip, esiri olmamız halinde inanın mutluluğumuz daha da artacağı gibi evimizin, kazancımızın da bereketi artacaktır…
Yeniden buluşmak dileği ile…
YORUMLAR