Bir Üniversitenin Akademik ve yönetimsel olarak en süt düzey yetkilisidir REKTÖR. Latince kökenli bir kelim olup, Latince de ‘yöneten’ anlamına gelir.
Evet, Rektör, ‘Yöneten’ demektir.
Ama ne yazık ki bizimi Üniversitemizde Rektör, ‘Yönetilen’ anlamına gelmekte desek yanılmış olmayız. Çünkü geride kalan hafta içerisinde ilk kez yüz yüze gelip konuşmaya çalıştığım, (daha önce tabi ki çeşitli defalarda uzaktan da olsa kendisini tanıyorum) ama ne hikmet ise çok basit bir iki soru sormama dahi tahammülü olmayan birisi olarak ne yazık ki Harran Üniversitesinin Rektörü olarak karşımda buldum.
Ben bu meslekte dişi ve tırnağı ile kazıyarak tabir yerinde ise 25 yıldan fazla bir süredir var olmaya çalışan birisiyim. Kendimi asla övmek gibi bir ukalalık içinde olmam. Devletime karşı terbiyeli, saygılı olmak ile birlikte makama da bir o kadar saygı duyan birisiyimdir.
Nerede nasıl konuşmam gerektiğinin, nasıl soru yöneltmem gerektiğini ve de işimi nasıl yapmam gerektiğini bilen birisiyim. Çünkü bugünkü noktaya gelinceye kadar birçok mesleki büyüğüm ile bu konuda mesleki tecrübeler kazanmış birisiyim.
Ama ne yalan söyleyeyim ilk kez bir Üniversite Rektörünün soru sorulmasından bu denli rahatsız olduğuna şahit oldum işte o gün!
Üniversitedeki rektörlük seçiminde dibe vurmuş birisi olan ve YÖK’te de son sıradan ismi Cumhurbaşkanının huzuruna çıkmış olan birisi ne yazık ki Harran Üniversitesine Rektör olarak atandı. İddia ederim ki, eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan, Üniversitenin Rektörü Prof. Dr. Taşaltın’ı biraz yakından tanımış olsaydı inanın bugün bu makamda olmazdı. Ama kader ve kısmet böyle bir şey olsa gerek!
Üniversitede son bir aydan bu yana tabir yerinde ise kazan kaynıyor. İlim ve irfan yuvası olması gereken Harran Üniversitesinde şimdi gambazcılar cirit atar hale geldi.
Neden?
Çünkü sözde Rektöre yakın olabilmek, onu kendi zehirleri be bilgisizlikleri ile yönlendirebilmek ve de en önemlisi Üniversitenin iç huzurunu bozabilmek adına tabi ki.
Rektöre, ‘Üniversite Hastanesi ne zaman taşınacak?’ diyoruz, o bize ‘Yaza mı? Kışa mı? Bilmiyorum ki! Buna Hocalarımız karar verecek.’ Diyor.
‘Hastane tefrişatı için maddi sıkıntınız var mı?’ diye soruyoruz, o kalkmış bize ‘Maliye Bakanı bize seçimden önce para sözü verdi. Fakat şimdi işler tersine döndü ve sözünü tutmuyor. Bizde söz ağızdan çıkar diye bir söz vardır bilirsiniz. Bakan Şimşek’te sözüne sahip çıkmalı!’ diyor. Kendisine ‘Sayın Rektör Bakan’a karşı ağır konuşmuyor musunuz?’ diye hatırlattığımızda ise işin rengini bir anda kavrıyor ve derin bir U dönüşü ile ‘Ben öyle demedim ki!’ deyip kaçmaya çalışıyor. Rektör konuşurken tabir yerinde ise daldan dala atlayan birisi! Bir bakıyorsunuz ‘Erdoğan asla diktatör birisi değil!’ diyor, bir bakıyorsunuz ‘asıl diktatör Cidde’de’ diyor. ‘Erdoğan Başkan olmalı!’ sözünü de söyleyen Rektör bunu söylerken bir anda sözü ABD Başkanı Obama’ya getirip ‘Başkan bile kendi kadrosunu kuruyor. Ben neden kendi kadromu kurmayayım!’ diyerek kendisini ABD Başkanı Obama gibi görebiliyor.
Bu kadar mı?
Hayır!
‘efendim 17 yılda 250 trilyon harcandı. Bu para ile iki tane yapılırdı. Neden bunu sorgulamıyorsunuz?’ diyerek bizlere ders vermeye kalktı. Rektöre dönerek, ‘işte bu Üniversitenin en yetkilisi olarak soruyorum. 17 yılda 250 trilyon lira nereye, kime veya kimlere gitti? Bu konuda göreve geldiğinizde herhangi bir soruşturma açtınız mı? YÖK nezdinde her hangi bir soruşturma isteminde bulundunuz mu?’ diyorum bana dönüp, ‘beni bu işlere karıştırmayın!’ diyor. ‘Hocam sen bu konuyu açtın’ diyoruz, ‘bana ne!’ deyip omuz silkeliyor.
Ne yalan söyleyeyim, Ispartalı birisi olmasına karşın Harran Üniversitesinin Rektörlük makamına ilk oturduğunda aynı bu köşemden ‘hayırlı olsun’ dileklerimi iletmiş ve ‘Rektöre şimdi köstek değil, destek olma zamanı! Diyerek yanında olduğumuzu anlatmaya çalışmıştım ama ne yazık ki Rektör doğru olmak yerine daha ilk günden itibaren Üniversite içinde huzursuzluk oluşturmak adına atılan tüm adımlara seyirci kalarak adeta Üniversite içinde gambazcıların cirit atmasına izin verdi.
Bugün Harran Üniversitesi bana göre gambazcılar başta olmak üzere yağdanlıkların, üçkağıt hesabı içinde olanların, tirşikçilerin, ucuz yoldan köşe ve makam kapma sevdası içinde olanların adeta pervane olduğu bir konuma gelmiştir.
Rektör, tüm Üniversitelinin yani akademik en üst düzeydeki kadrolusundan en alt kademede çalışan geçişi işçisine kadar, tüm öğrencilerin, ailelerinin REKTÖRÜ olmalıdır. Rektör bana göre gerici, vizdansız ve de nifak tohumu eken bir takım akıl hocalarından uzaklaşmalı ve bir bilim adamı olarak kendisini işine vermeli.
Rektör, basın toplantısına davet ettiği bir Gazetecinin kendisine soru ya da sorular yöneltmesinden asla rahatsızlık duymamalı. Sen çok soru soruyorsun, yeter! Sözünü asla kullanmamalı. Kamuoyuna açık olmalı. Rektörlük vasfını iyice yerine getirmeli. Tüm çalışanlarına aynı eşitlikte aynı uzaklık ve yakınlık mesafesi içinde olmalı. Dün konuştuklarını unutmamalı ve ‘ben şimdi böyle istiyorum!’ ya da ‘arkadaşların öyle diyor!’ gibi sözlerle en başta bulunduğu o eşsiz makamı ve dolayısı ile kendisini yıpratmamalı.
Rektör Taşaltın, makamların gelip geçici olduğunu asla unutmamalı. İki yıl, dört yıl ve ikinci bir dört yılın hızla gelip geçeceğini asla unutmamalı. Önemli olan geriye hoş bir SEDA bırakabilmek ve güzel anıları ile anılmasıdır… Başka şekilde hatırlanmasına ve de ANILMASINA kendisi şimdiden izin vermelidir…
Ben bir gazeteciyim.
30 yıla yaklaşan mesleki hayatımda asla ve asla bir haber yapmadan önce birilerine yaranmak adına, ‘efendim bunu haber yapabilir miyiz?’ ‘Şunu şöyle yapalım mı?’ türünden şakşakçılık içinde olup mesleğimi asla ayaklar altına aldırmadım. Yanlışın her yerde yanlış olduğunu söyledim söylemeye e devam edeceğim. Kamuoyunu doğru, tarafsız ve objektif bilgilendirmek adına ilk gün kendi kendime vermiş olduğum yeminime sahip olacağım. Ben bir Gazeteciyim ve mesleğim gereği de sorular sorarım, sormaya da devam edeceğim.
Şimdi size bir kez daha buradan soruyorum;
ALLAH AŞKINA SİZ KİMİN REKTÖRÜSÜNÜZ?
SIRTINI ÖFELEYEN KİM?
KAPALI KAPILAR ARKASINDA ‘aferin hep böyle ol!’ DEYİP GAZ VERENLER KİMLER?
AKIL HOCALARIN KİMLER?
Kendini düşünmüyorsan bile ne olur BİN yıllık geçmişe sahip olan HARRAN ÜNİVERSİTESİ’nin aydınlık geleceğini lütfen düşün ve ona göre adımlar at. Daldan dala ne olur konma… Çünkü bir Profesöre daldan dala atlamak hiç yakışmıyor. Benden söylemesi.
Yeniden buluşmak dileği ile..
YORUMLAR